Sunday 29 August 2010

Robin Hood'un izinde..


6. günde 109 kilometrenin sonunda Nottingham'a vardık. Sabah kahvaltımız açık büfe olduğu için çıkabilmemiz biraz zaman aldı. Scunthorpe adanın işlek anayollarından uzak küçük bir kasabaydı. Kahvaltı sırasında Çağrı'ya yönelttiğim 'Raspbery böğürtlen miydi lan?' sorusuna çalışanlardan birinden türkçe karşılık aldığımıza bu yüzden bu kadar şaşırdık. Bir ingilizle evli, bir kızı var. Mutlu görünüyordu ve belli ki türkçe konuşmayı çok özlemişti, sadece kasabada değil yakın çevresindeki tek türk olduğunu varsayarsak. Saat 10 buçuk gibi otelin kapısından kafamızı çıkarmamızla yağmur indirdi. Şiddetli rüzgara rağmen yağış henüz kendini kaybetmediği için ağırdan alarak sürmeye karar verdik. Şehir çıkışında yağış gücünü kaybetti ama rüzgar, genellikle sağ yanımızda ama bazen arkamızda, tüm gün boyunca bizi düşürmeye çalıştı. Arkamızdan ittirdiği zamanlar 40km/saat hıza varabildiğimizden sesimizi çıkarmadık. Rüzgarın sağımızdan kuvvetle estiği sırada bize korunak sağlayan ağaçların birkaç metrelik boşluğunda rüzgardan yediğim tokatla tekerim yerden kesildi. Son anda toparlayıp düşmekten kurtuldum ama ilk defa başıma gelen bu durumla ilgili bisikletçileri uyarmak isterim. Aynı şekilde sağdan aldığımız rüzgarla giderken yanımızdan geçen büyük bir araç rüzgarı kestiğinde, karşı direnç tarafına devrik direksiyonum yüzünden kendimi örneğin bir tıra doğru yanaşırken buluyorum ama bunu bilirsiniz zaten..
Retford isimli sevimli bir kasabada yemek yedik(İngilizler mutfak konusunda gerçekten gariban bir millet..) ve çok beklemeden yola çıktık. Günün oyalanma safhasını Sherwood ormanına saklamaya karar vermiştik. Ormana girmeden önceki kavşakta rüzgar bizi resmen alabora etti. Yeniden arkamıza alana kadar rüzgarlık yağmurluk dinlemeden içimize işleyen uçak motoru gibi bir hava akımı oldukça sersemletti bizi. Sonra mutlu son Sherwood ormanına girdik ve birden rüzgar da sesler de kesildi. Şimdiye kadar gördüğüm en büyük ve en sık orman. Gözün alabildiğine pofuduk ağaç toplulukları aralarda yer yer tıkız yeşil çimenlikler bırakarak bir araya toplanmış. yaklaşık 40 kilometre süren orman içi yolu boyunca yanlarımız sadece birkaç kez açıldı. 40 kilometre boyunca çektiğim her resimden aynı görüntüyü elde edince fotoğraf çekmekten vazgeçtim.
 Sherwood ormanı içinde seyreden Nottingham yoluna dönüp 9 mil (artis) gittikten sonra sağa doğru dönen 'Sherwood Orman İçi Dinlenme Tesisleri - Canlı alabalık - kendin pişir kendin ye' sapağı ayrılıyor. Buradan 3 mil sonra Robin Hood müzesi, Robin abinin saklandığı yer olan Major Oak adlı bir ağaç ve güzel bir kafeterya var. Buraya da bir göz attıktan sonra yüksek bir tempo ile Nottingham ile aramızda kalan 35 kilometreyi de yedik. ve işte burada otelimizdeyiz. Şimdi izninizle banyo sıram geldi, artık turun ritüeli haline gelen kaynar su dolu küvette bana bu turu armağan eden kaslarımı ödüllendirmem gerekiyor. Akşama yeni fotoğrafları da ekleyeceğim, tek seferde koyduğum resimleri site kafasına göre sayfalara böldüğü için tümünü göster gibi bir komutla bakmaya çalışın. 6. gün de bitti. Son 3 gün..

2 comments:

  1. Did you see Eroll Flynn or Kevin Costner in Sherwood Forest?
    What is it like up T'North?
    Do they speak differently? (If you go the Wales they do!)
    Is the sky all grey?
    Is Little John really big?

    Just so many questions!

    Mark (AKA theoldone)

    ReplyDelete
  2. Olgar ve Cagri'nin bu olaganustu seruvenune hos bir dokunusda bulunmak geldi icimden. Bunca yol ve caba nicin sadece kendileri icin "self indulgence" olsun ki? Ha olsun o ayri konu da, dunyanin bir diger ucundaki garibanlara dokunsun ucu azicik.. Iste burada OXFAM adli yardim kurulusu giriyor devreye. Oxfam; 100 kadar ulkedeki basta aclik, zulum, fakirlik, haksizlik ve dogal felaketler konusunda cozumler uretmeyi hedefleyen onemli bir yardim kurulusu.

    Bizimkilerin blog basligini kesip yapistirdigim "Baskentleri Birlestirmek" adli bu yardim toplama projesine bizim koyde tanidigim herkezden destek geldi. "Campaigning for Change" sloganını benimseyerek bir miktar para toplamaya bizim komsu Sylvia ve John'dan basladim. Simdiden, £100 pounda yaklastik ki bu miktar Afrika'da butun bir koyun 6 aylik temel ilac parasini karsiliyormus... Yardim etmek isteyenler paralarini bana veya dondugunde Olgar ve Cagriya ulastirabililer, (ayrica internetten de bir odeme linki koymayi becerecem umuyorum)
    1 TL veya 1 £ farketmez, ustelik Ramazan ayi, be humankind, hadi bakalim ...

    Olgar'in Halasigil Ozlem

    ReplyDelete