Tuesday 31 August 2010

Previously on the Tour of the UK, 3. gün


57 kilometrelik turun en kısa parkurundan sonra Darlington'a vardık. Üzerimizde hala ilk iki günün ağırlığı ve Newcastle girişinde yaşadığımız kurban bayramında otobana kaçmış dana gerginliği mevcut olduğundan 3. gün 4 buçuk saatlik sürüş bize yetti de arttı. Günün ikinci yarısında daha önce de anlattığım Çaarı'nın düşüşü de kaymak olunca, önceki kilometrelerde kafama takılan 'daha mı uzak bir yerlerde kalsaydık ki?' sorusu kendiliğinden silinmiş oldu. Tur boyunca ilk günkü skandalı saymazsak ortalama saat 7'de vardık kalacağımız şehre. Darlington'a giriş yolumuz üzerinde elimizle koymuş gibi
bulduk otelimizi.
Duş alıp üst-baş değiştirmek gibi 'insanlığa geri dönme' çabaları bir yana kaldığımız otellerde ritüelimiz hemen 3. gün düzene oturdu. İlk iş ertesi günün rotasını ayrıntıya girmeden konuşup, yemekten sonra saat çok geç olmamışsa rezervasyonumuzu yapıyorduk. Bu işlem cuma gecesi ve cumartesi sabahı boş oda kıtlığı nedeniyle bir kabusa dönüşürken, son 3 gündür booking.com'un keşfi ile mertliğini tamamen kaybetmiştir. Ertesi günü garantiye aldıktan sonra genellikle çamaşır saati geliyordu. Kaldığımız otelin rezistanslı havlu kurutucusu da varsa keyfimize diyecek olmuyor ve ben ertesi gün afgan kamyonu gibi sürmek zorunda kalmıyordum. Toplam 6 forma, 4 kısa, 2 uzun tayt ile yola çıkmıştık ve yük-fayda eğrisinde karlı bir noktada kaldığımız farkettik. Çaarı Newcastle'da uykusunu alamadığından beri erken uyuyor (misal şu an gitti..). Ben de elimden geldiğince sizi haberdar etmeye çalışıyorum. Bu konuda bana yarenlik eden kadim dostum çay, kaldığımız istisnasız her odada su ısıtıcısı bulunması sayesinde yine yanımda. Ama iyi demlenmiş güzel bir harmanı nasıl özlediğimi de anlatamam. Sabah kalkışlarımız genellikle sorunsuz oluyor, uykuya doyuyoruz. Şimdiye kadar en azından uyandığımız günü çıkartacak gücü biriktiremediğimiz olmadı. Sabah ve akşam ilaç seanslarımız var. Her sabah c vitamini ve mide koruyucu alıyoruz, ağrımız varsa ağrı kesici, kırıklık varsa parasetamol derken polikliniğe gelen teyzeye ne ilaç kullanıyorsun denmiş kadar hap birikiveriyor ortalığa. Daha sonra Çaarı şehir giriş çıkışlarını ve yerleşimleri not ederken ben eşyaları toparlıyorum. Saat 11 gibi en geç yola çıkıyoruz. Nemli ve serin hava sayesinde sabah serininde sürebildiğimiz kadar sürelim endişesi taşımıyoruz, bu kayda değer bir avantaj. Çoğu sabah kahve içip mi çıksak lüksüne kapıldığımız dahi oldu. Acelemiz yok, ya da var ama 'aceleyi yavaş yapıyoruz'.

No comments:

Post a Comment